Ecevit’in söyleminde Ege Denizi, sadece bir coğrafi bölge değil, aynı zamanda Türkiye’nin ulusal egemenlik haklarının ve ulusal onurunun bir simgesidir. Özellikle 1970’lerde Yunanistan ile yaşanan kıta sahanlığı ve karasuları sorunları sırasında Ecevit, bu konuda tavizsiz bir tutum sergilemiştir. “Biz milliyetçiliği… Ege’nin deniz yataklarına yazmışız” sözü, bu tutumun en net ifadesidir. Ege, onun için Kıbrıs gibi, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan haklarını sonuna kadar savunacağı ve hiçbir dış baskıya boyun eğmeyeceği bir alandır. Bu söylem, Ecevit’in milliyetçilik anlayışının hamasetten değil, somut ulusal çıkarları koruma eyleminden geçtiği tezini güçlendiren en önemli örneklerden biridir.
Ecevit’in söyleminde çift anlamlı ve zamanla değişen bir kavramdır. Bir yandan, Türkiye’nin modernleşme hedefi ve demokratik değerler sistemi olarak olumlanan bir “Batı” vardır. NATO üyeliği ve Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilişkiler bu çerçevede değerlendirilir. Ancak diğer yandan, özellikle ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda, Türkiye’ye baskı yapan, çifte standart uygulayan ve emperyalist emeller taşıyan bir “Batı” […]
Ecevit, milliyetçilik kavramını sağ partilerin tekelinden alıp, sol bir içerikle yeniden tanımlamaya çalışmıştır. Onun milliyetçilik anlayışı, ırkçı veya yayılmacı değil, anti-emperyalist, bağımsızlıkçı ve halkçıdır. “Biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil; Kıbrıs’ın topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına yazmışız” sözü, bu anlayışın manifestosudur. Ona göre gerçek milliyetçilik, hamasi sloganlar atmak değil, ülkenin ulusal çıkarlarını (Kıbrıs, Ege, haşhaş ekimi) uluslararası […]
Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhak edilmesi hedefini ifade eden Rum milliyetçisi ideolojinin adıdır. Ecevit’in söyleminde “Enosis,” Kıbrıs Barış Harekâtı’nın temel meşruiyet gerekçesidir. Ona göre, 15 Temmuz 1974’te Nikos Sampson liderliğindeki darbe, Enosis’i gerçekleştirmek için atılmış son ve en tehlikeli adımdı. Bu darbe, sadece Kıbrıs Türklerinin varlığını değil, aynı zamanda adanın bağımsızlığını da tehdit ediyordu. Dolayısıyla Ecevit, […]