Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Kopenhag Kriterleri’ni ve demokratik ilkeleri tanımlamak için kullandığı bir ifadedir. Bu terimle Yılmaz, AB’ye üyeliğin sadece ekonomik çıkarlara dayalı bir ortaklık olmadığını, aynı zamanda demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerleri paylaşan bir “değerler manzumesine” dahil olmak anlamına geldiğini vurgular. Retorik olarak bu ifade, AB standartlarını Türkiye’ye dayatılan yabancı koşullar olarak gören eleştirilere karşı bir savunma mekanizmasıdır. Bu standartların, sadece AB’nin değil, “çağdaş dünyanın” ortak değerleri olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu sisteme entegre olmasının doğal ve gerekli olduğunu savunur.
Yılmaz’ın lügatinde sıradan bir şehir isminin çok ötesinde bir anlama sahiptir. “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözüyle Diyarbakır, Kürt sorununun, demokratikleşmenin ve insan hakları mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. Bu söylemde Diyarbakır, Türkiye’nin AB’ye layık bir demokrasi olup olmadığının test edileceği bir turnusol kağıdıdır. Yılmaz, bu sembolik kullanımıyla, Türkiye’nin en büyük iç sorununu çözmeden Batı ile […]
Yılmaz’ın, özellikle AB üyelik süreci gibi büyük ulusal hedeflere ulaşmak için toplumun tüm kesimlerine yaptığı bir çağrıdır. “Genişleme sürecinin başarısı için, herkesin belirli bir fedakârlıkta bulunması… gerekir” ifadesi, bu zorlu sürecin ancak toplumsal bir uzlaşı ve ortak bir çaba ile aşılabileceğini vurgular. Retorik olarak “fedakarlık“, ekonomik veya siyasi reformların getireceği zorlukları meşrulaştıran ve bu yükün […]
Yılmaz’ın, özellikle Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Avrupalı siyasetçilerin veya Türkiye içindeki AB karşıtlarının tutumunu eleştirmek için kullandığı bir terimdir. AB genişleme sürecinin başarısı için “yersiz kaygı ve kuşkulardan arınması, önyargılardan ve bencil yaklaşımlardan kurtulması gerekir” diyerek, karşıt argümanların rasyonel değil, duygusal ve irrasyonel temellere dayandığını ima eder. Bu, rakibin pozisyonunu akıl dışı ilan ederek […]