Bkz. 21. Yüzyılın En Büyük Projesi. Yılmaz’ın Avrupa Birliği üyeliğini tanımlarken kullandığı bu ifade, süreci teknik bir uyum çalışmasından çıkarıp, Türkiye’nin kimlik ve aidiyet seçimi düzeyine yükseltir. AB’yi, Türkiye’nin modern, demokratik ve Batılı bir ülke olma hedefinin nihai durağı olarak sunar. Bu, Atatürk’ün modernleşme vizyonuna yapılan bir göndermedir ve AB karşıtı argümanları “medeniyet karşıtlığı” olarak konumlandırmayı hedefler.
Yılmaz’ın lügatinde sıradan bir şehir isminin çok ötesinde bir anlama sahiptir. “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözüyle Diyarbakır, Kürt sorununun, demokratikleşmenin ve insan hakları mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. Bu söylemde Diyarbakır, Türkiye’nin AB’ye layık bir demokrasi olup olmadığının test edileceği bir turnusol kağıdıdır. Yılmaz, bu sembolik kullanımıyla, Türkiye’nin en büyük iç sorununu çözmeden Batı ile […]
Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Kopenhag Kriterleri’ni ve demokratik ilkeleri tanımlamak için kullandığı bir ifadedir. Bu terimle Yılmaz, AB’ye üyeliğin sadece ekonomik çıkarlara dayalı bir ortaklık olmadığını, aynı zamanda demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerleri paylaşan bir “değerler manzumesine” dahil olmak anlamına geldiğini vurgular. Retorik olarak bu ifade, AB standartlarını Türkiye’ye dayatılan yabancı koşullar […]
Mesut Yılmaz’ın, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecini ve Kopenhag Kriterleri’ni yerine getirme çabasını açıklamak için kullandığı tıbbi bir metafordur. “AB sürecinde deyim yerindeyse dünyanın en iyi hastanesinde check-up’a gidiyoruz” diyerek, bu süreci bir dayatma veya egemenlik devri olarak değil, ülkenin “hastalıklarını” teşhis edip iyileşmesi için bir fırsat olarak sunar. Bu metafor, AB kriterlerini rasyonel, bilimsel […]