Mesut Yılmaz’ın siyasi lügatinin temel taşı ve en sık başvurduğu meşruiyet zeminidir. Onun söyleminde “sivil siyaset“, askeri ve bürokratik vesayetin karşıtıdır; millet iradesinin tecelli ettiği tek meşru alandır. Özellikle 28 Şubat ve Susurluk gibi krizlerde, “sivil siyasete sahip çıkılması” gerektiğini vurgulayarak, mücadelesini bir demokrasi mücadelesi olarak çerçeveler. Rakiplerini sık sık “sivil siyaset dışı unsurların taşeronu” olmakla suçlayarak, onları gayrimeşru bir alana iter. Sivil siyaset, onun için korunması ve genişletilmesi gereken, kırılgan ve sürekli tehdit altında olan bir alandır.
Yılmaz’ın, partisi ANAP’a yönelik eleştirileri ve siyasi saldırıları püskürtmek için kullandığı bir suçlama kalıbıdır. Özellikle “sivil siyaset dışındaki unsurların taşeronluğuna soyunanların ANAP’a saldırarak bir yerlerden aferin beklediklerini görüyoruz” ifadesinde belirginleşir. Bu söylemle Yılmaz, rakiplerinin meşru bir siyasi eleştiri yapmadığını, aksine askeri veya bürokratik vesayet odaklarına hizmet ederek onlardan takdir (“aferin“) beklediklerini iddia eder. Retorik olarak […]
Yılmaz’ın siyasi kimliğinin ve söyleminin merkezinde yer alan partidir. Konuşmalarında ANAP’ı, Turgut Özal’ın “yaşayan en büyük eseri” ve Türkiye’de “sivil, demokrat, özgürlükçü çizginin” temsilcisi olarak tanımlar. Söyleminde ANAP, sadece bir siyasi parti değil, aynı zamanda bir modernleşme ve liberalleşme projesinin taşıyıcısıdır. Partisine yönelik saldırıları, aslında bu ilerici çizgiye yönelik saldırılar olarak çerçeveler. Özal’ın mirasını sahiplenirken, […]
Yılmaz’ın, kendisine ve partisine yönelik yolsuzluk iddialarını ve siyasi saldırıları, bir hukuk mücadelesi veya meşru bir eleştiri olarak değil, siyasi bir komplo olarak nitelemek için kullandığı bir ifadedir. “Ortalığı toza dumana katarak karmaşada kelle götürme hesabı yapanlar” diyerek, rakiplerinin amacının gerçeği ortaya çıkarmak değil, siyasi rakiplerini (kendisini) yok etmek (“kelle götürmek“) olduğunu iddia eder. Bu […]