Sadece Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni değil, aynı zamanda onun temsil ettiği yönetim anlayışını ifade eden bir metonimidir. Kılıçdaroğlu’nun dilinde “Saray“, israfın, şatafatın, lüksün, kibirin ve halktan kopukluğun sembolüdür. “Saray ve şürekâsı” (Saray ve avanesi) gibi ifadelerle kullanıldığında, sadece bir kişiyi değil, onun etrafındaki çıkar grubunu da hedefler. “Çankaya Köşkü“nün tevazusu ve kurumsallığı ile tezat oluşturacak şekilde kullanılır.
Kamu atamalarında liyakat yerine siyasi veya kişisel kayırmacılığın esas alınması durumudur. Kılıçdaroğlu, özellikle gençlere ve öğretmenlere seslenirken, KPSS’den yüksek puan almalarına rağmen mülakatlarda elenenlerin hakkını savunur ve “torpili” kaldıracağını vaat eder. Bu, “liyakat” ilkesinin ihlal edildiği en somut ve halk tarafından en çok tepki gösterilen alanlardan biridir.
Yargı sistemi içinde, hukuka göre değil, siyasi veya kişisel çıkarlara göre hareket eden, rüşvet ve usulsüzlükle karar alan hakim ve savcı gruplarını tanımlamak için kullanılan çok sert bir suçlamadır. Kılıçdaroğlu, bu ifadeyi kullanarak yargı bağımsızlığının tamamen ortadan kalktığını ve adaletin bir “çete” yapılanmasının eline geçtiğini iddia eder. Bu söylem, “devletin dini adalettir” ilkesinin nasıl yok […]
“İsraf” ile yakın anlamlı olan, ancak daha çok gösteriş, lüks ve gereksiz ihtişamı ifade eden bir kelimedir. Kamu harcamalarındaki abartıyı ve gösteriş merakını eleştirmek için kullanılır. “Şatafata ve israfa son vereceğiz” vaadi , halkın yoksullukla boğuştuğu bir dönemde yöneticilerin lüks içinde yaşamasını ahlaki bir sorun olarak ortaya koyar.