Bayar’ın 1930’lardaki İktisat Vekilliği döneminde, devletin ekonomik hayata yön verdiği ve sanayileşmeyi planladığı modeli tanımlamak için kullandığı bir terimdir. Bu, katı bir sosyalist planlamadan ziyade, özel sektörün de varlığını kabul eden ancak ana yatırım ve strateji belirleme gücünün devlette olduğu bir karma ekonomi modelini ifade eder. Bayar, bu modeli liberalizmin o günkü şartlarda uygulanamazlığına bir alternatif olarak, pragmatik bir zorunluluk şeklinde sunmuştur.
Sadece bir finans kurumu değil, Bayar’ın lügatinde “milli iktisat” idealinin ve “hususi teşebbüs” ruhunun somutlaşmış bir sembolüdür. Atatürk’ün talimatıyla 1924’te kurulmasında ve ilk genel müdürü olarak geliştirilmesinde oynadığı kilit rol , Bayar’ın kurucu ve iktisatçı kimliğinin en önemli kanıtıdır. DP döneminde İş Bankası, devletçi ekonomiye karşı özel sektör dinamizminin başarılı bir örneği olarak sunulmuştur.
1945’te CHP hükümeti tarafından çıkarılan, ancak DP’nin kuruluşuna yol açan tartışmaların fitilini ateşleyen kanundur. Bayar ve arkadaşları, kanunun özellikle büyük toprak sahiplerinin arazilerinin kamulaştırılmasına izin veren maddelerine karşı çıkmışlardır. DP söyleminde bu kanun, özel mülkiyet hakkına bir müdahale ve “devletçiliğin” baskıcı bir uygulaması olarak eleştirilmiştir. Bu eleştiri, DP’nin toprak sahibi ve kırsal kesimdeki muhafazakâr seçmenle […]
Demokrat Parti’nin ve Bayar’ın, Türkiye’nin ekonomik olarak kalkınmış, uluslararası alanda saygın ve güçlü bir ülke olma idealini ifade eden bir vizyonudur. Bu söylem, “Küçük Amerika Olacağız” gibi sloganlarla da desteklenerek, halka umut ve milli gurur aşılamayı hedefler. “Büyük Türkiye” vizyonu, DP iktidarının icraatlarını meşrulaştıran ve seçmen desteğini pekiştiren bir üst anlatı olarak işlev görür.