Celal Bayar’ın, Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına dair anılarını topladığı 8 ciltlik eserinin adıdır. Bu başlık, Atatürk’ün “Nutuk“una bir gönderme içerir. Atatürk’ün “tarihi yazdığı” Nutuk’a karşılık, Bayar’ın “Ben de Yazdım” demesi, kendisini o dönemin en önemli tanıklarından ve aktörlerinden biri olarak konumlandırma ve kendi perspektifini tarihe not düşme arzusunu yansıtır. Eser, Bayar’ın “Galip Hoca” kimliğini ve Atatürk’le olan yakınlığını belgeleyen temel bir kaynak olarak, onun siyasi mirasının inşasında merkezi bir rol oynar.
DP’nin ve Bayar’ın, kendilerini halkın gerçek temsilcisi olarak konumlandırmak için kullandığı bir metafordur. Bu ifade, CHP’nin bürokratik ve elitist bir zümrenin sesi olduğunu, DP’nin ise uzun yıllar sessiz kalmış veya sesi duyulmamış olan geniş halk kitlelerinin, köylünün, esnafın, yani “milletin” bizatihi kendisinin sesi olduğunu iddia eder. Bu, DP’nin popülist ve vesayet karşıtı söyleminin temelini oluşturur.
Bayar’ın Milli Mücadele anılarında, özellikle “Galip Hoca” olarak faaliyet gösterdiği dönemde birlikte çalıştığı Gökçen Efe ve Demirci Mehmet Efe gibi yerel direniş liderlerini tanımlamak için kullandığı bir terimdir. Bayar, bu figürleri vatansever ve kahraman olarak tasvir ederek, Kuvayı Milliye’nin halkın içinden çıkan otantik ve sivil karakterini vurgular. Bu anlatı, kendi sivil lider kimliğini de bu […]
“Sivil direniş” anlamına gelen bu terim, Bayar’ın Milli Mücadele’deki “Galip Hoca” rolünü tanımlar. Düzenli ordunun müdahalesinden önce, halkın kendi inisiyatifiyle işgale karşı koymasını ifade eder. Bu kavram, Bayar’ın sivil siyasetin ve halk inisiyatifinin gücüne olan inancını yansıtır ve onun askeri kökenli liderlerden farkını ortaya koyar.