Susurluk skandalının aydınlatılması konusunda sergilediği kararlılığı ve kamuoyuna verdiği sözü ifade eden iddialı bir cümledir. “Haram olsun” gibi güçlü bir ahlaki ve dini referans kullanarak, konuyu basit bir siyasi vaadin ötesine taşıyıp, kişisel bir namus meselesi haline getirir. Retorik işlevi, halk nezdinde güven tazelemek, skandalın üzerine gideceği konusunda en ufak bir şüpheye yer bırakmamak ve kendisini “temiz siyasetin” savunucusu olarak konumlandırmaktır. Ancak skandalın tam olarak aydınlatılamaması ve sorumluların tamamının yargılanamaması, bu sözün zamanla Yılmaz’a karşı kullanılan bir argümana dönüşmesine yol açmıştır.
Yılmaz’ın siyasi kariyerinin son dönemlerinde sıkça karşılaştığı ve söyleminde önemli bir yer tutan hukuki bir mekanizmadır. Hakkındaki yolsuzluk iddiaları (Türkbank, Telsim vb.) nedeniyle Yüce Divan’da yargılanması gündeme gelmiştir. Söyleminde Yüce Divan, bir yandan siyasi rakiplerinin kendisini yıpratmak için kullandığı bir “siyasi istismar konusu” , diğer yandan ise aklanacağına inandığı bir adalet mekanizması olarak yer alır. […]
Susurluk skandalı sonrası kamuoyuna yansıyan bu ifade , Yılmaz’ın “devlet aklı” ve “derin devlet” gerçekliğiyle olan karmaşık ilişkisini özetler. Bu söz, devletin, hukuk ve meşruiyet sınırlarının ötesinde operasyonlar yapabildiğinin üstü kapalı bir kabulüdür. Retorik olarak çok katmanlıdır: Bir yandan skandalı ve devlet içindeki yasa dışı yapıları küçümseme ve normalleştirme işlevi görürken, diğer yandan siyasi bir […]
Yılmaz’ın, özellikle Susurluk gibi devletin karanlık ilişkilerinin ortaya çıktığı skandallarda, soruşturmaların ilerlemesini engelleyebilecek bir kavram olarak işaret ettiği bir terimdir. Soruşturma komisyonlarının, “devletin alî menfaatleri, devletin sırları” gibi gerekçelerle kendilerinden gizlenen bilgi ve belgeler nedeniyle “hiçbir yere ulaşamayacağını” belirtmesi, bu kavramın nasıl bir kalkan olarak kullanılabileceğine dikkat çeker. Yılmaz’ın söyleminde “devlet sırrı“, hem meşru bir […]