Bayar’ın anılarında ve konuşmalarında Mustafa Kemal Atatürk’e atıfta bulunurken kullandığı saygı ve hayranlık dolu bir ifadedir. Bu hitap, sadece resmi bir unvanın ötesinde, Atatürk’ün tarihsel büyüklüğünü, vizyonunu ve kişisel karizmasını teslim eden samimi bir ton taşır. Bayar, bu ifadeyi kullanarak Atatürk ile olan kişisel ve duygusal bağını vurgular, bu da onun Atatürk mirasının varisi olduğu iddiasını güçlendirir.
Bayar’ın, Atatürk’ün ilke ve devrimlerini dogmatik birer kural olarak değil, akılcı ve pragmatik bir problem çözme yöntemi olarak yorumlama biçimidir. Bu ifadeyle Bayar, Atatürkçülüğün statik bir ideoloji olmadığını, değişen zamanın koşullarına uyum sağlayabilen dinamik bir düşünce sistemi olduğunu savunur. Retorik olarak bu terim, DP’nin yaptığı yeniliklerin (örneğin ekonomik liberalleşme) Atatürk’ün mirasına bir ihanet değil, tam […]
Bayar’ın 1953’te Anıtkabir’de Atatürk’e hitaben yaptığı konuşmada geçen ve onun Atatürk’ü yorumlama stratejisini özetleyen kilit bir ifadedir. Bayar, Atatürk’ün kendisine sunulan padişahlık, halifelik gibi teklifleri reddederek cumhuriyeti ve millet egemenliğini tercih etmesini vurgulayarak, Atatürk’ün en büyük mirasının “milli irade” olduğunu savunur. Bu ifadeyle, kendi “Milli İrade” doktrinini doğrudan Atatürk’ün vizyonuna dayandırır ve DP’nin bu vizyonun […]
DP’nin kuruluş programında ve Bayar’ın konuşmalarında, partinin Atatürk devrimlerinin temel ilkelerine sadık olduğunu belirtmek için kullanılan stratejik bir ifadedir. Bu vurgu, DP’nin muhafazakâr ve dindar kesimlerden oy alırken, laik ve cumhuriyetçi çevrelerde “irtica” endişesi yaratmasını engellemeye yönelik bir güvencedir. Retorik olarak, DP’nin bir “karşı-devrim” hareketi olmadığını, aksine devrimleri demokrasiyle taçlandırmayı hedeflediğini savunur.