Yolsuzlukla mücadele söyleminin en somut vaadidir. “Beşli Çete” ve diğer yandaşlara aktarıldığı iddia edilen kamu kaynaklarının, iktidara gelindiğinde hukuki yollarla geri alınacağını ifade eder. Bu söylem, sadece bir cezalandırma değil, aynı zamanda halka ait olanın halka iade edileceği bir “onarıcı adalet” vaadi içerir. “Kul hakkı” ve “tüyü bitmemiş yetim hakkı” gibi ahlaki kavramların pratik ve hukuki sonucunu tanımlar.
Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından, bir ülkenin kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yetersiz kaldığı durumlarda dahil edildiği listeye atıftır. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin bu listeye alınmasını, mevcut yönetimin ülkeyi “uyuşturucu baronları” ve “kara para” için bir merkez haline getirdiğinin uluslararası bir kanıtı olarak sunar. Bu terimi kullanarak, hükümetin ekonomi yönetimindeki başarısızlığını ve ülkenin uluslararası […]
Kılıçdaroğlu’nun siyasi lügatine en güçlü şekilde dahil ettiği, dini ve ahlaki referanslı bir kavramdır. Yolsuzluğu, haksız zenginleşmeyi ve kamu malını zimmete geçirmeyi, kişiler arası bir haksızlık olmanın ötesinde, Allah’a karşı işlenmiş büyük bir günah olarak tanımlar. “Kul hakkı yemek en büyük günahtır” diyerek, yolsuzlukla mücadeleyi siyasi bir görevden ahlaki ve manevi bir zorunluluğa yükseltir. Bu […]
Kamu kaynaklarının gereksiz, lüks ve verimsiz harcamalarla heba edilmesidir. Kılıçdaroğlu’nun söyleminde israf, sadece bir bütçe açığı nedeni değil, aynı zamanda “haram” olan ahlaki bir sorundur. Özellikle “Saray” harcamaları, lüks makam araçları ve gösterişli kamu binaları üzerinden somut örneklerle eleştirilir. “Devlette itibar, israfı önlediğiniz ölçüde artar” diyerek, hükümetin “itibar” gerekçesiyle yaptığı harcamaların aslında itibarsızlık kaynağı olduğunu […]