Bayar’ın demokrasi anlayışını tanımlayan, “Milli İrade” doktrininin teorik ifadesidir. Bu anlayışa göre, seçimlerde çoğunluğu elde eden partinin, bir sonraki seçime kadar ülkeyi yönetme konusunda mutlak ve sınırsız bir yetkisi vardır. Azınlık hakları, güçler ayrılığı veya anayasal denge-denetleme mekanizmaları, bu çoğunluk iradesini engelleyici unsurlar olarak görüldüğünde ikincil kalır. Bu kavram, DP’nin iktidarını meşrulaştırma biçimini ve muhalefetle ilişkilerindeki gerilimin felsefi temelini açıklar.
“Meclis denetimi” anlamına gelen bu ifade, Dörtlü Takrir‘in ve DP’nin ilk yıllarındaki temel taleplerinden biridir. Hükümetin eylem ve işlemlerinin, milletin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından etkin bir şekilde denetlenmesi gerektiğini savunur. Bu talep, tek parti döneminde zayıfladığı iddia edilen yasama organının yürütme karşısındaki gücünü yeniden tesis etmeyi ve böylece “Milli İrade“nin üstünlüğünü sağlamayı […]
“Milli İrade” kavramının karşıtı olarak kullanılan bir terimdir. Halkın seçtiği meşru iktidarın üzerinde, kendini devletin asıl sahibi olarak gören sivil-asker bürokrasinin veya başka güç odaklarının denetimini ve müdahalesini ifade eder. DP, kendisini “milletin” temsilcisi olarak sunarken, CHP’yi bu “vesayetçi” zümrenin partisi olarak konumlandırmıştır. DP’nin temel vaadi, bu vesayeti kırarak egemenliği tamamen millete devretmektir.
DP’nin 7 Ocak 1947’deki ilk büyük kongresinde kabul edilen ve partinin demokratikleşme taleplerini içeren bir manifestodur. Bu belge, seçim yasasının değiştirilmesi, anayasaya aykırı yasaların kaldırılması ve cumhurbaşkanının partisiz olması gibi temel ilkeleri içeriyordu. Bayar’ın söyleminde “Hürriyet Misakı”, DP’nin demokrasi mücadelesindeki kararlılığını ve hedeflerini ortaya koyan tarihi bir metin olarak anılır.