DP’nin 1950 seçimlerini kazandıktan sonra, 27 yıllık CHP iktidarı döneminin hesabını sormayacaklarına, geçmişin defterlerini karıştırmayacaklarına dair verdikleri bir politik taahhüttür. Bu ifade, iktidar değişiminin bir intikam veya tasfiye hareketine dönüşmeyeceğini belirterek, gergin bir siyasi ortamda yumuşamayı ve toplumsal barışı sağlamayı amaçlamıştır. Siyasi bir centilmenlik ve olgunluk mesajı vererek, kansız ve demokratik bir iktidar devrini mümkün kılan anahtar bir güvence olmuştur.
Bayar’ın ve Demokrat Parti’nin siyasi söyleminin temel taşı olan bu kavram, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ve milletin bu egemenliği serbest seçimlerle tecelli ettirdiği fikrini ifade eder. Bayar için “Milli İrade,” parlamentodaki çoğunluğun iradesiyle eş anlamlıdır ve bu iradenin üzerinde hiçbir vesayet (bürokratik, askeri vb.) kabul edilemez. Retorik işlevi çift yönlüdür: 1946-1950 muhalefet döneminde, […]
“Milli İrade” kavramının karşıtı olarak kullanılan bir terimdir. Halkın seçtiği meşru iktidarın üzerinde, kendini devletin asıl sahibi olarak gören sivil-asker bürokrasinin veya başka güç odaklarının denetimini ve müdahalesini ifade eder. DP, kendisini “milletin” temsilcisi olarak sunarken, CHP’yi bu “vesayetçi” zümrenin partisi olarak konumlandırmıştır. DP’nin temel vaadi, bu vesayeti kırarak egemenliği tamamen millete devretmektir.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Celal Bayar, Adnan Menderes ve diğer DP’li yöneticilerin yargılandığı adanın adıdır. Bayar’ın lügatinde ve sonraki siyasi mirasında “Yassıada“, “Milli İrade“nin gayrimeşru bir şekilde yargılandığı, hukukun siyasallaştığı ve demokrasinin kesintiye uğradığı bir zulüm ve adaletsizlik sembolü haline gelmiştir. Bayar’ın burada idama mahkûm edilmesi, onun siyasi kariyerinin en trajik anı olarak tarihe […]