2017’deki Adalet Yürüyüşü sırasında ortaya çıkan ve Kılıçdaroğlu’nun siyasi söylemiyle özdeşleşen en temel slogandır. Bu üç kavram, onun siyasi mücadelesinin temelini oluşturur: bireysel ve toplumsal “hak“ların korunması, bu hakların “hukuk” devleti ilkeleriyle güvence altına alınması ve nihayetinde herkes için tarafsız işleyen bir “adalet” sisteminin tesisi. Mitinglerde ve konuşmalarda ritmik bir şekilde tekrarlanarak, kitleleri ortak bir talep etrafında birleştiren bir marş haline gelmiştir
Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a doğrudan ismini kullanmadan atıfta bulunmak için kullandığı, ironi ve mesafe içeren bir hitap biçimidir. Görünüşte saygılı olan bu ifade, bağlama göre eleştirel bir tona bürünür. Özellikle Erdoğan’ın verdiği ancak tutmadığı sözleri hatırlatırken (“Sanki Beyefendi yeni iktidara geliyor, o da söz vermiş…“) kullanması, bu ironik işlevi belirginleştirir. Bu kullanım, doğrudan bir saldırıdan kaçınırken […]
Sadece Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni değil, aynı zamanda onun temsil ettiği yönetim anlayışını ifade eden bir metonimidir. Kılıçdaroğlu’nun dilinde “Saray“, israfın, şatafatın, lüksün, kibirin ve halktan kopukluğun sembolüdür. “Saray ve şürekâsı” (Saray ve avanesi) gibi ifadelerle kullanıldığında, sadece bir kişiyi değil, onun etrafındaki çıkar grubunu da hedefler. “Çankaya Köşkü“nün tevazusu ve kurumsallığı ile tezat oluşturacak şekilde kullanılır.
Adaletsizliği, baskıyı ve haksızlığı ifade eden güçlü ve ahlaki bir kavramdır. Kılıçdaroğlu, mevcut yönetimin uygulamalarını (haksız tutuklamalar, ekonomik baskılar, ifade özgürlüğünün kısıtlanması vb.) bir “zulüm” olarak nitelendirir. “Zalimin zulmünü sona erdirmek zorundayız” diyerek , mücadelesini siyasi bir rekabetten, ahlaki bir iyilik-kötülük mücadelesi seviyesine taşır.