Yılmaz’ın, Susurluk skandalı sonrası hükümete yönelik “Sürekli Aydınlık için Bir Dakika Karanlık” gibi sivil toplum eylemlerini ve protestoları küçümsemek için kullandığı alaycı bir ifadedir. Bu benzetme, protestoları anlamsız, ilkel ve sonuç getirmeyecek bir ritüel (“dans“) olarak tasvir eder. Retorik işlevi, sivil tepkinin meşruiyetini ve ciddiyetini sarsmak, eylemcileri marjinalleştirmek ve hükümetin bu protestolardan etkilenmediği mesajını vermektir. […]
Özellikle devlet içi krizler ve ulusal güvenlik meseleleri gündeme geldiğinde, siyasi kararları meşrulaştırmak için kullanılan bir kavramdır. Yılmaz’ın dilinde bu terim, “rutin dışı” eylemleri veya sivil özgürlükleri kısıtlayan bazı adımları gerekçelendirmek için örtülü bir referans noktası olabilir. Susurluk Komisyonu’ndaki ifadelerinde, Cumhurbaşkanı Demirel’in “Bunların meydana çıkarılması halinde devletin zarar göreceğinden de endişe ederim” sözüne atıfta bulunulması, […]
Yılmaz’ın başbakanlığı dönemine damga vuran ve söylemini derinden etkileyen en büyük devlet skandalıdır. Onun lügatinde Susurluk, devlet-siyaset-mafya ilişkilerinin ortaya çıktığı, “devletin rutin dışına çıktığı” ve sivil siyasetin “çetelerle” mücadele etmek zorunda kaldığı bir karanlık dönemi simgeler. “Bu işi çözemezsem başbakanlık bana haram olsun” diyerek skandalın üzerine gitme sözü vermiş, ancak sürecin karmaşıklığı ve “devlet sırları” […]