Mesut Yılmaz’ın siyasi kimliğinin temelini oluşturan ideolojidir. Söyleminde liberalizm, hem ekonomik (özelleştirme, serbest piyasa) hem de siyasi (demokrasi, insan hakları, AB üyeliği) boyutlarıyla yer alır. Turgut Özal’ın mirasını devralmakla birlikte, ANAP’a daha belirgin bir liberal kimlik kazandırmayı hedeflemiştir. Ancak onun liberalizmi, Türkiye’nin 1990’lardaki kaotik ve vesayetçi yapısı içinde “kısıtlanmış” bir liberalizmdir. İdeallerini savunurken, “devletin rutin dışı” pratiklerini ve “mayınlı yolları” da göz ardı etmeyen pragmatik bir yaklaşım sergilemiştir.
Yılmaz’ın lügatinde sıradan bir şehir isminin çok ötesinde bir anlama sahiptir. “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözüyle Diyarbakır, Kürt sorununun, demokratikleşmenin ve insan hakları mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. Bu söylemde Diyarbakır, Türkiye’nin AB’ye layık bir demokrasi olup olmadığının test edileceği bir turnusol kağıdıdır. Yılmaz, bu sembolik kullanımıyla, Türkiye’nin en büyük iç sorununu çözmeden Batı ile […]
Yılmaz’ın, özellikle Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Avrupalı siyasetçilerin veya Türkiye içindeki AB karşıtlarının tutumunu eleştirmek için kullandığı bir terimdir. AB genişleme sürecinin başarısı için “yersiz kaygı ve kuşkulardan arınması, önyargılardan ve bencil yaklaşımlardan kurtulması gerekir” diyerek, karşıt argümanların rasyonel değil, duygusal ve irrasyonel temellere dayandığını ima eder. Bu, rakibin pozisyonunu akıl dışı ilan ederek […]
Yılmaz’ın AB söyleminin teknik ve hukuki temelini oluşturan bir kavramdır. Bu kriterleri, “Türkiye için özel olarak icat edilmiş veya dayatılan koşullar” olarak değil, geniş bir coğrafyayı tanımlayan bir “değerler sistemi” olarak sunar. Bu yaklaşımla, AB’nin taleplerini bir dış müdahale olarak gören milliyetçi eleştirileri etkisiz hale getirmeyi ve bu reformların aslında Türkiye’nin kendi demokratikleşmesi için gerekli […]