“Meclis denetimi” anlamına gelen bu ifade, Dörtlü Takrir‘in ve DP’nin ilk yıllarındaki temel taleplerinden biridir. Hükümetin eylem ve işlemlerinin, milletin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından etkin bir şekilde denetlenmesi gerektiğini savunur. Bu talep, tek parti döneminde zayıfladığı iddia edilen yasama organının yürütme karşısındaki gücünü yeniden tesis etmeyi ve böylece “Milli İrade“nin üstünlüğünü sağlamayı amaçlar.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Celal Bayar, Adnan Menderes ve diğer DP’li yöneticilerin yargılandığı adanın adıdır. Bayar’ın lügatinde ve sonraki siyasi mirasında “Yassıada“, “Milli İrade“nin gayrimeşru bir şekilde yargılandığı, hukukun siyasallaştığı ve demokrasinin kesintiye uğradığı bir zulüm ve adaletsizlik sembolü haline gelmiştir. Bayar’ın burada idama mahkûm edilmesi, onun siyasi kariyerinin en trajik anı olarak tarihe […]
Bayar’ın “Milli İrade” doktrininde, halkın egemenliğini kullandığı kutsal bir mekanizma ve nihai meşruiyet kaynağıdır. “Sandık“, demokrasinin kalbi olarak görülür. DP söyleminde, iktidara gelmenin ve iktidarda kalmanın tek meşru yolu sandıktır. Her türlü sandık dışı müdahale veya vesayet reddedilir. “Vatandaş sandık başına huzur içinde gidebilir” gibi ifadeler, seçim sürecinin güvenliğinin önemini vurgular.
DP’nin 1946-1950 yılları arasında CHP iktidarını eleştirmek için kullandığı temel sıfatlardan biridir. Seçim kanunu, basın yasası, dernek kurma özgürlüğünü kısıtlayan yasalar gibi uygulamalar “antidemokratik” olarak nitelendirilmiştir. Bu terim, CHP yönetiminin anayasanın ruhuna ve evrensel demokrasi ilkelerine aykırı hareket ettiğini iddia ederek, iktidarın meşruiyetini sarsmayı hedefler. Retorik işlevi, DP’yi demokrasinin savunucusu, CHP’yi ise demokrasinin önündeki engel […]