Çiller’in, zabıta tören kıtasını denetlerken onlara “Merhaba asker!” diye selam vermesiyle ortaya çıkan bir gaftır. Bu hata, protokol ve devlet teamülleri konusundaki bilgisizliği veya dikkatsizliği olarak yorumlanmış ve uzun süre alay konusu olmuştur. Bu tür gaflar, bir başbakanın ciddiyeti ve devlet yönetimine hakimiyeti konusunda kamuoyunda olumsuz bir algı yaratma potansiyeli taşır. Siyasi imajının hem halka yakın hem de zaman zaman ciddiyetten uzak olarak algılanan ikili yapısını pekiştirmiştir.
28 Şubat sürecinde kurulan ANASOL-D hükümetinin Başbakanı Mesut Yılmaz’ı hedef alırken kullandığı, büyük tepki çeken bir ifadedir. “Seçilmiş hiçbir genel başkan onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi” sözü, Yılmaz’ı askerin emrine girmiş, iradesi olmayan bir “siyasi onbaşı” olarak nitelendirir. Ancak “onbaşı” rütbesini “şerefsizlik” ile yan yana kullanması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en alt rütbesindeki askerlere hakaret olarak algılanmış […]
Çiller’in 1999 seçimleri sürecinde koalisyon ortağı MHP’yi hedef almak için kullandığı aşağılayıcı bir ifadedir. Bu terim, MHP’nin milliyetçiliğini, derinliği olmayan, yüzeysel, folklorik ve sadece basit kültürel unsurlara dayanan bir “göstermelik milliyetçilik” olarak tasvir eder. “Tatlı su milliyetçileri” ifadesiyle birlikte, rakibinin ideolojik temelini zayıflatmayı ve kendi partisinin merkez sağdaki “gerçek” vatanseverliğini öne çıkarmayı hedefler.
İki farklı dini bayram olan Kurban Bayramı ile Şeker (Ramazan) Bayramı’nı birleştirerek yaptığı bir kutlama gafıdır. Bu hata, Çiller’in halkın dini ve kültürel değerlerine olan aşinalığı konusunda soru işaretleri yaratmış ve samimiyetinin sorgulanmasına neden olmuştur. Rakipleri tarafından, onun halktan kopuk ve elitist bir figür olduğu yönündeki iddiaları desteklemek için kullanılmıştır.