Cumhuriyetin ilk yıllarında, yabancı sermayenin egemenliğindeki Osmanlı ekonomisinden, ulusal sermayeye ve yerli üretime dayalı bağımsız bir ekonomi modeline geçiş idealini ifade eden bir kavramdır. Bayar’ın İktisat Vekili olarak yürüttüğü politikaların (İş Bankası’nın kurulması, sanayi planları, devlet tekelleri) temel felsefesidir. Bu terim, ekonomik bağımsızlığın siyasi bağımsızlığın bir ön koşulu olduğu fikrini yansıtır.
1930’larda Bayar’ın İktisat Vekili iken hazırlanan ve uygulanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’na atıfta bulunur. Bu terim, onun teknokrat, planlamacı ve ülkenin sanayileşmesine öncülük eden devlet adamı kimliğini simgeler. Bayar için bu planlar, “milli iktisat” hedefine ulaşmak için atılmış rasyonel ve stratejik adımlardır.
DP’nin 1950 sonrası kalkınma modelinin önemli bir parçasıdır. CHP döneminin daha korumacı ve “milli iktisat” odaklı politikalarının aksine, Bayar ve DP, ülkenin hızlı kalkınması için yabancı sermaye ve teknolojinin Türkiye’ye getirilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu terim, DP’nin Batı ekonomisiyle bütünleşmeyi ve liberal bir kalkınma modelini benimsediğini gösterir.
Bayar’ın iktisatçı kimliğinin bir yansıması olarak, hem devlet bütçesinde hem de bireysel harcamalarda israftan kaçınma ve kaynakları verimli kullanma ilkesini ifade eder. Özellikle muhalefet döneminde CHP hükümetlerini “müsrif” olmakla eleştirirken, DP’nin “tasarrufa” dayalı, dengeli bir maliye politikası izleyeceğini vaat etmiştir. Bu terim, onun rasyonel ve pragmatik ekonomi anlayışını simgeler.