“İnanmış gibi görünüp aslında inanmayan, ikiyüzlü” anlamına gelen dini bir terim olan “münafık“, Bahçeli’nin söyleminde siyasi bir anlam kazanır. “Münafık odaklar“, milli ve manevi değerleri savunuyormuş gibi görünüp aslında Türkiye’nin aleyhine çalışan, “battık, bittik” yaygarası koparan iç düşmanları tanımlar. Bu ifade, rakibin eleştirisinin samimi olmadığını, aksine gizli bir yıkım amacı taşıdığını ima eder. Dini bir kavramın siyasete taşınması, rakibi sadece siyasi olarak değil, ahlaki ve manevi olarak da en tehlikeli kategoriye yerleştirir.
“Uşak” kelimesinin aşağılayıcı anlamından yola çıkarak, dış güçlere hizmet eden, onların emirlerini yerine getiren iç odaklar anlamına gelir. Bu ifade, “taşeronlar” veya “kiralık akıl” gibi terimlerle benzer bir işleve sahiptir. Hedefteki grupların (genellikle muhalefet veya eleştirel sesler) bağımsız bir iradeye sahip olmadığını, birilerinin “uşaklığını” yaptığını iddia ederek onları onursuzlaştırır ve gayrimilli ilan eder.
Bahçeli’nin “düşman” kategorisini tanımlamak için kullandığı en kapsayıcı ifadedir. Bu, belirli bir grup veya ülkeden ziyade, Türkiye’nin varlığına, birliğine ve çıkarlarına karşı olan herkesi içeren geniş bir şemsiye kavramdır. Bu düşmanlar, “içerideki hainler” olabileceği gibi, “dışarıdaki hasım çevreler” de olabilir. Bu ifade, ülkenin sürekli bir kuşatma altında olduğu algısını yaratarak, beka söylemini ve milli birlik […]
Terör örgütlerine doğrudan destek vermese bile, onlara sempati duyduğunu, siyasi olarak onlarla aynı çizgide durduğunu veya onların eylemlerini yeterince kınamadığını düşündüğü siyasetçileri, aydınları ve aktivistleri tanımlamak için kullanılan son derece ağır bir suçlamadır. Bu ifade, hedefteki kişileri teröristlerle aynı ahlaki kategoriye sokar ve onları vatan haini olarak damgalar.