Yılmaz’ın, özellikle Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Avrupalı siyasetçilerin veya Türkiye içindeki AB karşıtlarının tutumunu eleştirmek için kullandığı bir terimdir. AB genişleme sürecinin başarısı için “yersiz kaygı ve kuşkulardan arınması, önyargılardan ve bencil yaklaşımlardan kurtulması gerekir” diyerek, karşıt argümanların rasyonel değil, duygusal ve irrasyonel temellere dayandığını ima eder. Bu, rakibin pozisyonunu akıl dışı ilan ederek kendi rasyonel ve ilerici duruşunu güçlendirme stratejisidir.
Yılmaz’ın lügatinde sıradan bir şehir isminin çok ötesinde bir anlama sahiptir. “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözüyle Diyarbakır, Kürt sorununun, demokratikleşmenin ve insan hakları mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. Bu söylemde Diyarbakır, Türkiye’nin AB’ye layık bir demokrasi olup olmadığının test edileceği bir turnusol kağıdıdır. Yılmaz, bu sembolik kullanımıyla, Türkiye’nin en büyük iç sorununu çözmeden Batı ile […]
Mesut Yılmaz’ın söyleminde, özellikle Avrupa Birliği vizyonunu meşrulaştırmak için başvurduğu en önemli tarihi referanstır. Atatürk’ü, Türkiye’nin yönünü Batı’ya çeviren ve modernleşmeyi hedefleyen bir lider olarak sunar. AB üyeliğini savunurken, Atatürk’ün “Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü… kendini Avrupa milletlerine bağlayan rabıtaları kestiği gün başlamıştır. Bu bir hata idi, bunu tekrar etmeyeceğiz” sözüne atıfta bulunarak, kendi projesini Atatürk’ün projesinin […]
Yılmaz’ın en ikonik ve vizyoner ifadelerinden biridir. 1999’da kullandığı bu slogan, Türkiye’nin AB üyelik sürecini, ülkenin en çetrefilli iç sorunu olan Kürt meselesinin demokratik çözümüne ve insan hakları standartlarının yükseltilmesine doğrudan bağlamıştır. Bu, AB hedefinin sadece bir dış politika meselesi olmadığını, aynı zamanda köklü bir iç demokratikleşme projesi olduğunu ilan eden radikal bir adımdı. Söylem, […]