Yılmaz’ın söyleminde, korunması ve geliştirilmesi gereken, ancak sürekli tehdit altında olan değerli ve kırılgan bir varlıktır. “Bunu tartışmak bile Türk demokrasisi adına yeter ayıptır!” gibi ifadelerle, demokrasiyi milli bir onur meselesi olarak ele alır. Onun için Türk demokrasisinin en büyük sorunları, askeri vesayet, “sivil siyaset dışı unsurlar” ve siyasetin kendi içindeki “iki yüzlü tutum” gibi yapısal problemlerdir. AB üyeliğini, Türk demokrasisinin standartlarını yükseltecek ve onu daha sağlam temellere oturtacak bir proje olarak görür.
Türkiye’de demokrasiyi ve demokratikleşme sürecini tanımlamak için kullandığı bir metafordur. “Ülke olarak demokrasi yolunda çok mesafe aldık ama görüyorum ki hala gitmemiz gereken bir yol var. Bu yol öyle temiz bir yol değil, biraz mayınlı bir yoldur” ifadesi, bu sürecin ne kadar tehlikeli, riskli ve öngörülemez olduğunu vurgular. Bu metafor, sivil siyasetçilerin her an bir […]
Yılmaz’ın, özellikle 28 Şubat gibi askeri müdahale imalarının yoğunlaştığı dönemlerde, sivil siyasete yönelik tehditleri tanımlamak için kullandığı bir ifadedir. “Vatandaşlarımızı demokrasi dışı antidemokratik yöntemlere mahkum etmemek” şeklindeki kullanımı, darbe ve benzeri müdahalelere karşı bir uyarı niteliği taşır. Bu ifade, demokrasiyi evrensel bir norm olarak kabul eden ve bu normun dışına çıkacak her türlü eylemi gayrimeşru […]
Mesut Yılmaz’ın siyasi lügatinin temel taşı ve en sık başvurduğu meşruiyet zeminidir. Onun söyleminde “sivil siyaset“, askeri ve bürokratik vesayetin karşıtıdır; millet iradesinin tecelli ettiği tek meşru alandır. Özellikle 28 Şubat ve Susurluk gibi krizlerde, “sivil siyasete sahip çıkılması” gerektiğini vurgulayarak, mücadelesini bir demokrasi mücadelesi olarak çerçeveler. Rakiplerini sık sık “sivil siyaset dışı unsurların taşeronu” […]