Kıbrıs meselesi nedeniyle Türkiye ile İngiltere’nin arasının gergin olduğu 1960’lı yıllarda, bir etkinlikte karşılaştığı İngiliz büyükelçisinin elini sıkması eleştirilince verdiği yanıttır. Bu argo ve müstehcen imalar içeren soru, diplomatik nezaket kurallarının siyasi husumetlere rağmen geçerli olduğunu, devlet yönetiminin kişisel öfkelerle yürütülemeyeceğini anlatır. Retorik işlevi, kendisine yöneltilen “milliyetçi duruş eksikliği” eleştirisini, kaba ama akılda kalıcı bir halk diliyle savuşturmak ve eleştiriyi yapanları devlet adabından anlamayan kişiler olarak konumlandırmaktır.
1980 öncesi dönemde, siyasi rakibi Bülent Ecevit’in yönetim becerisini ve hükümetinin etkinliğini eleştirmek için kullandığı aşağılayıcı bir benzetmedir. Bu ifade, Ecevit’i pratik zekadan yoksun, elindeki kaynakları yönetemeyen ve beceriksiz bir lider olarak tasvir eder. “Kaz” gibi kırsal hayata ait bir imge kullanılması, Demirel’in kendi “halk adamı” kimliğini ve pratik zekasını, Ecevit’in ise halktan kopuk ve […]
Gazeteci Duygu Asena’nın feminizmle ilgili bir sorusuna verdiği kaçamak ve ironik yanıttır: “Bunun icabı vardır veya yoktur bu ayrı bir mesele… İcabı varsa feminizm fevkalade bir şeydir“. Bu cevap, Demirel’in tam olarak anlamadığı veya muhafazakâr tabanını rahatsız edebilecek bir konuda net bir pozisyon almaktan kaçınma stratejisini gösterir. “İcabı varsa” koşulunu ekleyerek, konuyu kendi bağlamından koparıp […]
Arapça kökenli olan ve “bundan dolayı, bu nedenle, sonuç olarak” anlamına gelen bu kelime, Demirel’in en belirgin retorik tiklerinden biriydi. Konuşmalarında bir argümanı sonuca bağlarken veya bir konuya dair nihai hükmünü verirken kullanırdı. Siyasi işlevi, sıradan bir bağlaç olmanın ötesindeydi. Kelimenin eski ve Osmanlı Türkçesini andıran tınısı, Demirel’in ifadelerine bir ağırlık, bilgelik ve devlet adamı […]