Ecevit’in siyasi mücadelesinin temel düşmanı olarak tanımladığı bir olgudur. “Ne yoksulluk ne baskı” dizesiyle başlayan sloganı, siyasi programının ilk hedefinin yoksullukla mücadele olduğunu gösterir. Onun için yoksulluk, sadece maddi bir yoksunluk değil, aynı zamanda insan onurunu zedeleyen, bireyi özgürlükten mahrum bırakan ve toplumsal adaletsizliğin en somut göstergesidir. Yoksulluğun kader olmadığını, yanlış politikaların ve adaletsiz bir düzenin sonucu olduğunu savunur. Bu nedenle çözümü, sadaka veya yardım dağıtmakta değil, yoksulluğu yaratan yapısal nedenleri ortadan kaldıracak köklü reformlarda (“hakça düzen“) arar.
Ecevit’in özellikle 1970’lerdeki siyasi kimliğini tanımlamak için kullanılan bir sıfattır. Bu sıfat, onun CHP’yi geleneksel devlet partisi kimliğinden uzaklaştırıp, halkın, özellikle de emekçi sınıfların ve köylülerin partisi yapma çabasını ifade eder. “Halkçı Ecevit” imajı, “Toprak işleyenin, su kullananın” gibi sloganlarla, halk mitinglerindeki coşkulu kalabalıklarla ve mütevazı yaşam tarzıyla pekiştirilmiştir. Bu imaj, onu bürokratik ve halktan […]
Ecevit’in kırsal kalkınma ve toplumsal dönüşüm vizyonunun en somut ve iddialı projesidir. Fikri temelleri daha eskiye dayansa da, Ecevit tarafından sahiplenilmiş ve 1978’de pilot uygulamalarına başlanmıştır. Projenin amacı, dağınık ve hizmet götürülmesi zor olan köyleri, merkezi bir “köy-kent” etrafında toplayarak, bu merkezlere okul, sağlık ocağı, fabrika, kooperatif gibi sosyal ve ekonomik altyapı hizmetlerini getirmektir. Bu […]
Ecevit’in söyleminde “feodalite” veya “ağalık düzeni,” Türkiye’nin geri kalmışlığının ve sosyal adaletsizliğin temel nedenlerinden biridir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki toplumsal yapıyı eleştirirken bu kavrama başvurur. “Toprak işleyenin, su kullananın” sloganı, doğrudan bu feodal toprak mülkiyeti düzenini hedef alır. Ecevit’e göre feodalite, sadece ekonomik bir sömürü sistemi değil, aynı zamanda insanların iradesini baskı altına alan, […]