3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen ve devlet-siyaset-mafya ilişkilerini ortaya çıkaran trafik kazasıyla anılan skandaldır. Çiller’in siyasi lügatinde “Susurluk,” onun devlet anlayışını ve güvenlik paradigmasını en net şekilde ortaya koyan olaydır. Kazanın ardından yaptığı “Kurşun atan da yiyen de şereflidir” açıklaması, bu olaya bakışını özetler. Susurluk, Çiller için devletin bekası adına yürütülen “kirli savaşın” bir parçası olarak meşrulaştırılmaya çalışılmış, ancak kamuoyunda ve siyasette büyük bir ahlaki ve siyasi krizin adı olmuştur.
Terörle mücadele bağlamında kullanılan ve Türk milliyetçiliğinin iki temel sembolü olan bayrak ve ezanı bir araya getiren güçlü bir slogandır. Bu ifade, mücadeleyi sadece bir toprak bütünlüğü meselesi olarak değil, aynı zamanda ulusun dini ve milli kimliğine yönelik bir tehdit olarak çerçeveler. Söylemin retorik gücü, bu iki kutsal değeri tehlike altında göstererek, verilecek mücadelenin meşruiyetini […]
1996’daki Kardak Krizi sırasında ulusal egemenlik konusundaki tavizsiz tutumunu ifade etmek için kullandığı bir sözdür. Bu ifade, vatan toprağının en küçük parçasının bile can pahasına savunulacağını belirterek, milliyetçi duyguları en üst seviyeye çıkarmayı hedefler. “Çakıl taşı” metaforu, soyut bir kavram olan “vatan toprağını” somutlaştırarak, mesajın halk tarafından kolayca anlaşılmasını ve benimsenmesini sağlar. Bu söz, Çiller’in […]
Çiller’in, Türk tarihinin en önemli yazılı anıtları olan “Göktürk Kitabeleri” (Orhun Yazıtları) demek isterken yaptığı bir başka gaftır. Bu tür tarihsel ve kültürel hatalar, özellikle milliyetçi söylemi yoğun bir şekilde kullanan bir lider için, entelektüel birikimi ve konuya hakimiyeti konusunda ciddi şüpheler uyandırmıştır. Rakipleri tarafından, onun milliyetçiliğinin derinlikli bir bilgiden çok, yüzeysel ve ezbere dayalı […]