Ecevit’in siyasi mücadelesinin temel düşmanı olarak tanımladığı bir olgudur. “Ne yoksulluk ne baskı” dizesiyle başlayan sloganı, siyasi programının ilk hedefinin yoksullukla mücadele olduğunu gösterir. Onun için yoksulluk, sadece maddi bir yoksunluk değil, aynı zamanda insan onurunu zedeleyen, bireyi özgürlükten mahrum bırakan ve toplumsal adaletsizliğin en somut göstergesidir. Yoksulluğun kader olmadığını, yanlış politikaların ve adaletsiz bir düzenin sonucu olduğunu savunur. Bu nedenle çözümü, sadaka veya yardım dağıtmakta değil, yoksulluğu yaratan yapısal nedenleri ortadan kaldıracak köklü reformlarda (“hakça düzen“) arar.
Ecevit’in özellikle 1970’lerdeki siyasi kimliğini tanımlamak için kullanılan bir sıfattır. Bu sıfat, onun CHP’yi geleneksel devlet partisi kimliğinden uzaklaştırıp, halkın, özellikle de emekçi sınıfların ve köylülerin partisi yapma çabasını ifade eder. “Halkçı Ecevit” imajı, “Toprak işleyenin, su kullananın” gibi sloganlarla, halk mitinglerindeki coşkulu kalabalıklarla ve mütevazı yaşam tarzıyla pekiştirilmiştir. Bu imaj, onu bürokratik ve halktan […]
Ecevit’in siyasi kariyerinde bir dönüm noktası olan ve onun “halkçı” kimliğinin temellerini attığı görevdir (1961-1965). Bu dönemde, Türkiye’de ilk defa grev ve toplu sözleşme hakkını yasalaştıran kanunların çıkarılmasına öncülük etmiştir. Bu nedenle “Çalışma Bakanlığı,” onun söyleminde sadece bir bürokratik makamı değil, emeğin ve işçi haklarının devlet katında tanınmasının ve sosyal devlet anlayışının kurumsallaşmasının bir simgesini […]
Ecevit’in “halkçı ekonomi” modelinin temel araçlarından biridir. Onun için kooperatifler, sermayenin tekelleşmesini önlemenin ve ekonomik gücü tabana, yani halka yaymanın en etkili yoludur. Ne katı devletçiliği ne de vahşi kapitalizmi benimseyen Ecevit, üçüncü bir yol olarak halkın kendi ekonomik örgütlenmelerini kurmasını savunmuştur. Köy-Kent projesinin temelinde de kalkınma kooperatifleri yer alıyordu. Bu modelde, küçük üreticiler (köylüler, […]