2008 Küresel Finans Krizi sırasında, krizin Türkiye ekonomisine büyük bir zarar vermeyeceğini, sadece hafifçe dokunup geçeceğini iddia etmek için kullanılan bir metafordur. “Kriz bizi teğet geçecek” ifadesi, o dönemde hükümetin krize karşı özgüvenini ve ekonominin sağlam olduğu mesajını vermek için kullanılmıştır. Ancak krizin etkileri hissedildikçe, bu ifade muhalefet tarafından hükümetin ekonomik gerçeklerden kopuk olduğunun ve krizi küçümsediğinin bir kanıtı olarak sıkça eleştirilmiştir. Siyasi hafızada, ekonomik öngörülerdeki iyimserliğin sembolü haline gelmiştir.
Geleneksel ve ortodoks ekonomi teorisinin tam tersine, faizin enflasyonun sebebi olduğunu savunan, Erdoğan’ın ekonomi politikalarının temel dayanağı olan bir formüldür. Bu ifade, sadece bir ekonomi tezi değil, aynı zamanda siyasi bir meydan okumadır. Bu formülü savunarak, kendisini yerleşik ekonomik sisteme ve “faiz lobisine” karşı duran, milletin çıkarına çalışan ve cesur kararlar alan lider olarak konumlandırır. […]
İlk olarak 2017 Anayasa Referandumu sonrasında, özellikle büyükşehirlerdeki oy kayıplarının ardından Erdoğan tarafından AK Parti teşkilatlarındaki performans düşüklüğünü, heyecan kaybını ve yıpranmayı tanımlamak için kullanılan bir metafordur. Bu ifadenin kullanımı, basit bir teşhisin ötesinde, partideki geniş çaplı bir tasfiye operasyonunu meşrulaştıran bir örtmece (euphemism) işlevi görmüştür. Bu süreçte, aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş […]
2023 seçimleri öncesinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı vesilesiyle lanse edilen, AK Parti’nin gelecek vizyonunu ve iddiasını özetleyen kapsayıcı slogandır. Bu ifade, “Yeni Türkiye” vizyonunun bir sonraki aşamasıdır. Sadece bir seçim vaadi olmanın ötesinde, Türkiye’nin yeni bir çağa girdiğini, savunma sanayiinden teknolojiye, dış politikadan altyapıya kadar her alanda küresel bir güç olacağını ve bu yeni […]