Erbakan’ın, Türkiye’de Batı medeniyetini ve değerlerini taklit eden, Batı’nın çıkarlarına hizmet ettiğini düşündüğü siyasi, ekonomik ve entelektüel elitleri tanımlamak için kullandığı pejoratif bir ifadedir. Bu grup, “taklitçiler” olarak da adlandırılır ve Milli Görüş’ün “biz” kimliğinin karşısındaki “onlar“ı oluşturur. “Batı Kulübü,” milli ve manevi değerlerden kopuk, halkın “ruh kökü“ne yabancı ve ülkenin gerçek potansiyelini (Ağır Sanayi, […]
Kişiler: Necmettin Erbakan
Batıl
Erbakan’ın dünya görüşünün temelini oluşturan “Hak-Batıl mücadelesi” diyalektiğinin olumsuz kutbudur. Kur’ani bir terim olan “batıl,” hakkın ve doğrunun zıddı olan her türlü yanlışlığı, zulmü ve sömürüyü ifade eder. Erbakan’ın söyleminde Batıl, somut siyasi ve ideolojik karşılıklar bulur: Siyonizm, emperyalizm, faizci kapitalizm, komünizm ve materyalizm bu düzenin temel unsurlarıdır. “Kuvveti üstün tutan” zihniyeti temsil eder ve […]
Bir Çiçekle Bahar Olmaz ama Her Bahar Bir Çiçekle Başlar
Erbakan’ın, özellikle 1969’da Konya’dan bağımsız milletvekili seçildiğinde, hareketinin başlangıçtaki küçüklüğüne ve yalnızlığına yönelik eleştirilere verdiği cevaptır. Bu aforizma, büyük değişimlerin ve toplumsal dönüşümlerin küçük, kararlı adımlarla başladığını ifade eder. “Bir çiçekle bahar olmaz” kısmı, tek bir kişinin veya küçük bir grubun tek başına sistemi değiştiremeyeceği gerçeğini kabul ederken; “her bahar bir çiçekle başlar” kısmı, her […]
Biz
Erbakan’ın söyleminde, Milli Görüş hareketine mensup olanları ve bu hareketin temsil ettiğini iddia ettiği değerleri benimseyen geniş kitleleri tanımlayan zamirdir. “Biz,” sadece bir parti tabanını değil, “milletin kendisini,” “bu milletin inancını, tarihini, kimliğini, ruh kökünü” temsil eder. “Biz” kimliği, “onlar” (taklitçiler, Batı Kulübü) olarak tanımlanan kesimin karşısında konumlanır. “Biz,” ahlak ve maneviyata öncelik veren, yerli […]

Necmettin Erbakan Karnesi
Tematik Odak Dağılımı
Sık Kullandığı Terimler
Kişiler: Necmettin Erbakan Hakkında
Necmettin Erbakan’ın yarım asra yayılan siyasi kariyeri boyunca inşa ettiği dil, Türk siyasi tarihinde kendine özgü bir yer işgal eder. Bu dil, sadece politik bir pozisyonu ifade etmenin ötesinde, bütüncül bir dünya görüşünü, alternatif bir medeniyet tasavvurunu ve bu tasavvurun hayata geçirilmesi için gerekli olan kurumsal ve ahlaki altyapıyı tanımlayan karmaşık bir yapıdır. Erbakan’ın söyleminin merkezinde, hem bir mühendis-profesör olarak sahip olduğu teknik yetkinliği hem de İslami bir cemaatin manevi rehberi kimliğini birleştiren “Hoca” personası yer alır. Bu çift yönlü kimlik, onun siyasi iletişim stratejisinin temelini oluşturur. Bir yandan “Ağır Sanayi Hamlesi” ve “Adil Düzen” gibi projeleri somut, rasyonel ve teknik verilerle sunarak teknokratik bir meşruiyet alanı yaratırken ; diğer yandan bu projeleri İslami referanslar ve ahlaki bir zorunluluk çerçevesine oturtarak manevi bir mobilizasyon sağlar. Erbakan’ın siyasi lügatini anlamak, bu iki damarın nasıl iç içe geçtiğini ve birbirini nasıl beslediğini çözümlemeyi gerektirir. Bu giriş bölümü, Erbakan’ın söylemini ayakta tutan dört temel direği analiz ederek onun siyasi dilinin analitik bir çerçevesini sunmaktadır: Didaktik-teknokrat söylem, Manichean dünya görüşü, ahlaki ve manevi üstünlük retoriği ve inşacı (yapıcı) dil.
Necmettin Erbakan, Türk siyasetçi, mühendis ve akademisyendir. Başbakan yardımcılığı ve başbakanlık görevlerinde bulunmuştur. Başbakanlık görevini 28 Haziran 1996 ile 30 Haziran 1997 tarihleri arasında devam ettirmiştir. 28 Şubat sürecinden sonra istifa etmeye zorlanmış ve kendisine 5 yıl süreliğine siyaset yasağı verilmiştir. Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt kullanımı konusunda araştırmalar yapmış ve bu konuda ilgili bakanlığa bir rapor sunmuş olan Erbakan’ın bu dönemde yazdığı dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuşturulduğunu matematik bağlamında izah etmiş ve bu doçentlik tezi Alman ilim çevrelerinde büyük ilgi görmüştür. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Alman üniversitelerinde ilk Türk ilim adamı olan Erbakan, 1953’te doçentlik sınavını vermek üzere Türkiye’ye dönmüş ve bu sınavı başarıyla vererek henüz 27 yaşındayken Türkiye’nin en genç doçenti olmuştur.