Dilbilgisel Kategoriler: İsim

Soygun Düzeni

“Beşli Çete” ve “Haramilerin Saltanatı” gibi ifadelerle aynı anlamsal alanda yer alan, mevcut ekonomik yapıyı tanımlayan bir ifadedir. Bu terim, kamu kaynaklarının sistematik bir şekilde belirli çevrelere aktarılmasını, münferit yolsuzluk olaylarından ziyade kurumsallaşmış bir “düzen” veya “sistem” olarak tanımlar. “Bu soygun düzenine son vereceğiz” vaadi, sadece kişileri değil, sistemi değiştirmeyi hedeflediğini gösterir.

Statüko

Değişime direnen, eski Türkiye’nin alışkanlıklarını ve kurumlarını temsil eden yerleşik düzeni ifade eder. Erdoğan’ın söyleminde “statüko,” AK Parti’nin reformlarına ve “Yeni Türkiye” inşasına karşı çıkan “vesayet odakları” ile eş anlamlıdır. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçim zaferleri, “statükonun kaybettiği” ve “vesayetin en büyük mağlubiyetini yaşadığı” anlar olarak çerçevelenir. Bu, AK Parti’nin siyasetini sürekli bir devrimci değişim ve ilerleme […]

Statüko

Özal’ın söyleminde, değişime direnen, eski alışkanlıkları ve kurumları savunan her türlü gücü tanımlamak için kullanılan olumsuz bir kavramdır. Başta bürokrasi, eski siyasi partiler ve devletçi zihniyet olmak üzere, kendi reformlarının karşısındaki tüm engelleri “statükocu” olarak etiketlemiştir. Bu kelimeyi kullanarak, kendisini değişimin ve ilerlemenin, rakiplerini ise geriliğin ve ataletin temsilcisi olarak konumlandırmıştır.

Sürtük

Haziran 2022’de, Gezi Parkı eylemcilerine yönelik kullandığı, kamuoyunda çok büyük tepki çeken ve cinsiyetçi bulunan ağır hakaret ifadesidir. Bu kelimenin kullanımı, siyasi dildeki sertleşmenin ve kutuplaşmanın ulaştığı noktayı göstermesi açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilmiştir. “Çapulcu” gibi önceki nitelemelerden çok daha ağır olan bu ifade, “Onlar” olarak kodlanan muhalif kesimleri gayriahlaki ve gayrimeşru ilan […]

Susurluk

3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen ve devlet-siyaset-mafya ilişkilerini ortaya çıkaran trafik kazasıyla anılan skandaldır. Çiller’in siyasi lügatinde “Susurluk,” onun devlet anlayışını ve güvenlik paradigmasını en net şekilde ortaya koyan olaydır. Kazanın ardından yaptığı “Kurşun atan da yiyen de şereflidir” açıklaması, bu olaya bakışını özetler. Susurluk, Çiller için devletin bekası adına yürütülen “kirli […]

Susurluk

Yılmaz’ın başbakanlığı dönemine damga vuran ve söylemini derinden etkileyen en büyük devlet skandalıdır. Onun lügatinde Susurluk, devlet-siyaset-mafya ilişkilerinin ortaya çıktığı, “devletin rutin dışına çıktığı” ve sivil siyasetin “çetelerle” mücadele etmek zorunda kaldığı bir karanlık dönemi simgeler. “Bu işi çözemezsem başbakanlık bana haram olsun” diyerek skandalın üzerine gitme sözü vermiş, ancak sürecin karmaşıklığı ve “devlet sırları” […]

Şuur

Erbakan’ın dilinde, sıradan bir farkındalığın ötesinde, derin bir idrak, bilinç ve basiret halini ifade eder. “Milli şuur” veya “İslami şuur,” bir kişinin veya toplumun kendi tarihini, kimliğini, misyonunu ve içinde bulunduğu “Hak-Batıl mücadelesi“ndeki yerini tam olarak kavramasıdır. Milli Görüş hareketinin temel amaçlarından biri, bu şuuru toplumda uyandırmak ve yaymaktır. Şuur sahibi bir Müslüman, dünyanın gidişatından […]

Tabu

Özal’ın, Türkiye’de konuşulması, tartışılması dahi yasak olan konuları (Kürt sorunu, federasyon, başkanlık sistemi, Atatürk’ün eleştirilmesi vb.) tanımlamak için kullandığı bir kelimedir. Kendi misyonunu, bu “tabuları yıkarak” Türkiye’nin önünü açmak olarak tanımlamıştır. Bu ifade, onun kendisini düşünce özgürlüğünün ve demokratikleşmenin bir şampiyonu olarak sunma stratejisinin bir parçasıdır.

Taklitçiler / Taklitçi Görüş

Erbakan’ın, Milli Görüş dışındaki tüm siyasi partileri ve ideolojileri tanımlamak için kullandığı kapsayıcı ve pejoratif bir terimdir. Bu görüşler, Batı’nın kapitalist veya sosyalist modellerini körü körüne taklit ettikleri, ülkenin kendi “ruh kökü“ne ve milli bünyesine uygun çözümler üretemedikleri için “taklitçi” olarak nitelendirilir. “Taklitçiler zihniyeti,” ülkenin geri kalmışlığının ve sömürüye açık olmasının temel nedeni olarak görülür. […]

Tansu Hanım

Yılmaz’ın, 1990’lardaki en büyük siyasi rakibi Tansu Çiller’e hitap ederken kullandığı standart ifadedir. Bu hitap, resmi bir nezaket içeriyor gibi görünse de, Yılmaz’ın polemikçi bağlamlarında genellikle küçümseyici ve ironik bir alt ton taşır. “Hanımlar… Hanımlar, Tansu Hanım’la uğraşmayın” gibi ifadelerle, onu siyaseten ciddiye alınmaması gereken bir figür olarak konumlandırmaya çalışır. “28 Aralık sabahı Tansu Hanım […]

×

Giriş Yap

Üye Ol

Büyütülmüş Resim ×